"İçimdeki sesleri nasıl susturabilirim?"
- Satya
- 28 Ara 2022
- 2 dakikada okunur

"Benim çocuğum yok. İlk eşimle çok ani bir evlilik yapmıştık, çocuk konusu aramızda önceden konuşulmadı. Sonra ayrıldık zaten. Şimdiki eşimle evlendim, o çocuk istemedi, ben de fazla sorgulamadım. Şu an mutluyum. Eşimi, birlikte kurduğumuz hayatı seviyorum. Ama yine de zaman zaman içimde bir çatışma yaşıyorum. Bir tarafım diyor ki “Doğurmak marifet mi? Anne olsaydın ne olacaktı yani? Eve kapanıp kalacaktın, kendine ait bir hayatın olmayacaktı, o bayıldığın seyahatlerine veda edecektin, iş hayatında da böyle bir yere asla gelemezdin.” Diğer tarafım ise “Anne olmayan kadın eksiktir, hayatını boşu boşuna harcadın, yaptıklarının ne değeri var ki...”
İçimdeki bu sesleri nasıl susturabilirim? Bu çatışmadan nasıl kurtulabilirim? Aile Dizilimi’ne gelmek istiyorum ama çekiniyorum...."
N.Y.
Sevgili N.
Kalbini açtığın için teşekkür ederim. Aile Dizilimi’nde meselelere ahlakçı bir bakışla, yargılayarak bakmamak esastır. Yargılayıp kimin haklı, kimin haksız olduğuna karar vermek için dizilim yapmıyoruz...
Hayatın bize sunduğu seçenekler karşısında, karar verirken farkında olmamız gereken şey şu: Bir şeyi seçerken, diğer şeyden vazgeçiyoruz. Belki o güne kadar yürüdüğümüz bir yoldan ayrılıp, yeni bir yola çıkıyoruz. İşler, eşler, arkadaşlar, şehirler, ülkeler, belki bütün bir yaşam tarzı... Sonuçta yapmaya karar verdiğimiz her ne ise, yapmadığımız, seçmediğimiz, gerçekleştirmediğimiz şeyler geride kalıyor.
İçindeki çatışmayı ifade ederken kullandığın cümleleri okuduğumda Bert Hellinger’in şu sözleri geldi aklıma:
“Seçilmemiş olan küçümsenir ya da tepeden bakılırsa, seçilmiş olan değerinden ve öneminden kaybeder. Seçilmemiş ve gerçekleştirilmemiş olanakların tümünü onurlandırır ve onlara değer verirsek, bu, seçilmiş olanın değerini arttıracaktır.”
Eylemlerimizin sorumluluğunu üstlenip, sonuçlarını kabul etmek bizi bir yetişkin olarak güçlü kılar. Çocuk sahibi olmama kararında, sana düşen sorumluluğu üstlenmek senin için anahtar olabilir. Bu sorumluluk, anne olmanın getireceği doyum ve mutluluktan vazgeçtiğini kabul etmeyi de kapsıyor.
Bu kabulle birlikte kalbinde acı, üzüntü ve yas duyguları yükselebilir. Vazgeçilenin, kaybedilenin arkasından göz yaşı dökebilirsin. Bunda yanlış bir şey yok. Ödediğin bedeli kabul ettiğinde kendi seçiminin değerini de derinden hissedersin. Her günün, her anın için, yürüdüğün yol için kalbinde şükran duygusuna yer açılır.
Ve diğer adım da: Anne olmayı seçenlere saygı duymak, onların vazgeçtikleri, geride bıraktıkları seçenekleri görmek... Onların ödedikleri bedelin önünde de saygıyla eğilmek. Hayata sundukları hizmeti, bu şekilde onurlandırmak.
Bu konu etrafında, kadınların tarihinde, geçmiş nesillerden bize kadar aktarılmış pek çok mesele var. Fırsat buldukça üzerine düşünüp, bir şeyler paylaşmak dileğiyle, şimdilik o konulara girmiyorum.
Ne zaman istersen, grup çalışmasına gel lütfen... Ama bence, içindeki sesleri susturmak için değil de, o seslerin sahiplerini duymak, anlamak, her iki tarafı da yargılamadan, sevgiyle kucaklamak için çalışalım.
Sevgilerimle,
Satya
(Not: Yazışmamız, danışanın bilgisi dahilinde ve izni ile paylaşıldı)
Görsel: Eleanor, 1901 - Frank Weston Benson
Comments